16 Ağustos 2011 Salı

NOKTA

O halden ayrıldığımı sanmıştım. Bitmişti her şey güya, bitmeliydi, bitecekti. Kalbimin bir köşesine saplandı kaldı, tam bir sene. Unutmuştum, unutacaktım, unutmalıydım. Oysa o küçük bir noktaydı, kaybolmalıyken büyüdü de büyüdü. Ayrılık, nokta olan aşkı koca bir lekeye mi çeviriyordu? Ya o nokta büyüdü, ya da kalbim o nokta oldu.
Mevsim yine döndü dolaştı sonbahara dayandı. Sonbaharın kışa bakan tarafına… Hava yine sisli, yine puslu bir sabah, yine o halli bir sabah… Aynı olağanüstü halle nefes almak için kapı önüne çıkılan bir sabah. Nefesim yakıyor, boğuluyorum. Gitsem gidemiyor, kalsam kalamıyorum. Bir sene öncekine nazaran üç yüz altmış beş kat daha ağrılı göğsüm. Göğüs kafesim dayanma sınırının son haddinde, fırlayıp gidecek misin adı aşk olasıca!
Gitmeni istemiyorum ama sitemkârım. Kalacağını niçin zamanında haber vermedin ki bana? Belki bilseydim, farklı olurdu. Gideceksin sanarak yaşadım yaşanılması gerekenleri. Hiç gitmeyip göğsümde durmaksızın genişleyeceğinden haberdar olsaydım, sitemim sana değil kendime olurdu o zaman. Suçumu kabul ve itiraf ederdim. Sen masumken suçlu durumuna düşürdün kendini üç harfli muamma!
Gittiğini sandığım, nokta olarak kendini gizlediğini hiç fark etmediğim günlerde düşündüm, düş kurdum ve kâbuslarla seviştim. Akılla dost, eğlenceyle yandaş oldum sonra. Sevmediklerimi sevip, sevdiklerime yüz çevirdim. Ters-yüz oldu neyim var neyim yoksa. Seni yok saymıştım ya; varlık da yokluk da alabora olmuştu. Varlık yok, yokluk vardı. Ve elimin tersiyle ittim ben’imi. Seni gittin sanmıştım ya; sensiz ben’i ölüme terk etmiştim. “Ben” artık gerçekten sensizdi. “Ben” seni hak etmiyordu ki…
Kaç kez indim çıktım altından vızır vızır trenler geçen merdivenleri. Yığınlar gidecekleri yerlere kısa sürede varırlarken ben kayboluyordum. Aslında doluyordum, belki büyüyordum.
Şimdi başka bir yığın felsefeyle tanışma çabasındayken, felsefe beni arıyor. Tek eksiğinin ben olduğumu söylüyor. Onunla birleşirsem her şeyin tastamam olacağını vaat ediyor. Gözlerinden geçen alt yazıyı okuyorum; bana ihtiyacı var. Sadece o mu; her şey ve herkes bana muhtaç, benimle tamamlanmaları gerekiyor. Oysa benim onlara hiç ihtiyacım yok. Ben tekim; her ne var ise âlemde ben oyum çünkü. Ben, adı aşk olanım.
Bak geldi, yine geldi, aslında hiç gitmedi.
Ben küçüldü, nokta oldu, kâğıda aktı.
Söz uçtu, yazı kaldı.

Mustafa ÇOLAK
mstfacolak@gmail.com
izdiham.com

Hiç yorum yok: