1 Aralık 2011 Perşembe

HUZURSUZLAR İÇİN NOTLAR

Aydoğan K.'ya

Kimin kimde kimi, kimin kimde neyi, kimin neyde kimi bulduğunu veya bulacağını kimse bilemez, tahmin edemez. Umulmadık anda, umulmayan şekilde, umulmayan kişi, hiç umulmayanı bulabilir eğer aradıysa. Öyleyse hayatının, umduğun gibi şekillenmesini beklemeyeceksin. Sadece istemeli ve istediğini aramalısın ne istediğini henüz bilmiyorsan bile! Hiçbir şey ummadan, beklemeden, planlamadan istemelisin. Ancak bu şekilde isteğin sana ulaşır. Sen; istediğine hiçbir zaman ulaşamazsın. Görmek istediğini istemekten tam bir bilinçle vazgeçmelisin, onu görebilmek için. Görmek istediğinin sana görünmesini bekle. Unutma, o sana görünür, sen onu göremezsin.
 
Seven, sevdiğinin her an yanındaysa ve her an onu gözetlemekteyse de bazı durumlarda ona görünmeyebilir. Ancak varlığını hissettirmek ister. Durduk yere, olmadık yerlerde, olmadık zamanlarda, bir şekilde sana kendisini hissettirse de anlamamışsındır ilk başlarda. "Bu ondan mı?" diye aklına gelmişse bile ara ara, seni her an gözetleyecek kadar sevdiğini tahmin etmemiş, edememişsindir. Oysa bu görünmelerin manası; "Varım ve seni seviyorum" demektir. Düşünüp de anladığında titrersin şaşkınlıkla. Neden bunu yaptığını bilemesen de sevilmenin mükemmelliğine kendini teslim etmek istersin.
 
İstersin ama yine hiçbir şey bilmemektesindir. Ne kendin hakkında, ne seni seven hakkında, ne de şimdi yapman gereken hakkında. Düşünerek sevildiğini anladıysan, devamını da düşünerek bulman gerekmektedir demek ki. Senden düşünmeni istemektedir; ısrarla. Kendini, varlığını, her şeyi... Ölçüp tartmalısındır seviliyorsan. Ölçüp tartmadan bulamayacağını anlamışsındır zor da olsa. Artık gözünü, seni sevenden başkasına çevirmekten vazgeçmelisindir. Çünkü aradığın kesinlikle O'dur.
 
Ölçüp biçerek aradığının o olduğuna karar verdiysen, arayışına son vermelisin. Aramak sende hastalık haline geldiyse ve illa bir şeyler arayacaksan, onun işaret ettiği gibi dönüp kendine bakmayı, kendinde kendini aramayı artık denemelisin. Ancak kendi kendine ulaşırsan, seni seven de sana ulaşacaktır.
 
Seni seven böyle istiyor! Öyleyse onu taşrada aramayı bırakıp teslim olmalısın. Sevmek, teslim olmaktır. Teslim olmak ise hissetmeyi gerektirir. Sevildiğini hissetmeyen teslim olamaz. Hissetmek, düşünmeye iter ve düşünen insan bilir. Bilmek de acı verir. Gerçek acı. Çünkü ateşin sıcak olduğunu bilen, ateşi değil; ateşin sıcak olduğunu bilir. Ateşte yanan bilir ancak ateşi. Bu yüzden bilmenin acısı, yakıcıdır. Dünyaya ve yaşama dair gizli veya açık her türlü saçmalığı yakar. Ve ham odun gürültü çıkararak yanarken, yaşlı odun sessizce yanar. Yapman gereken; sessizce yanmaktır.
 
Ruhunu yoran şey kalbinin ateşten korkup farklı yönlere kaymasıdır, dikkat etmelisin. Ve yorulan ruh, zamanla sıkılıp, bıkar. Kendi etrafına hendek kazıp, kimseyi yakınına bile yaklaştırmayarak yalnızlıkta ve boşlukta huzur bulmaya çalışır; bulamaz, bitap düşer. Başta, tutkuyla istediğini, sonrasında her şeyi reddeder. Tüm bu yaşamın ve varoluşun anlamsızlığını hissettiğini sanar; halüsinasyon görür. Oysa anlamsızlık hissedilmez. Sıkıntı; hissetmediklerini hissettiğini sanmaktan doğar. Bu da ruhun yorulmasıyla açığa çıkar. Ruhuna ıstırap çektirmemelisin.

yazı kaynağı:
Mustafa Çolak

Hiç yorum yok: