Kafamı
kaldırıp bakmamalıyım olanlara. Eğer bakarsam dururum. Durduğumdaysa akış beni
götürmek için zorlar. Bu kez irademle değil, akışın iradesiyle gitmeye devam
ederim ki; bu da benim için ölümden beter olur. İrade, isteklerinden vazgeçmek
değil, onları kontrol edebilmektir.
Hayatımın
anlamını sorgulamaktan yorulduğum şu zamanlarda, noktalarla virgüller
arasındaki harflere takılı kalıyor gözüm. Harflerin yerlerini değiştirsem
aralarında hiçbir ahenk yok. Bir araya düzenli şekilde geldiklerinde bir anlama
kavuşuyorlar. İç dünyanın düzensizliğini bile düzenli hale getirmeden
anlatamazsın. Düzenli şekilde anlattıklarında düzenli olduğu için iç dünyanı
yansıtamaz.
Fakat onlara
asıl anlamı veren nokta ve virgüller. Nokta yerine virgül koyarsam hiç olmaz.
İşte hayat da tam olarak böyledir. Yanlış yerlerde yanlış geçişler
yapmamalısın. Bir düzen içinde yaşamalısın ki, hayatın anlamlı olsun.
Klavye
üzerinde bir o harfe bir bu harfe gidip gelirken parmaklarım, siyah üzerinde beyazın
gücünü görmeye başlıyorum yavaş yavaş ve az da olsa karanlıkta belli belirsiz
şekiller çizen beyazlıklar umut salık veriyor bana. Küçük aydınlıklar, büyük
karanlıkları yok ediyor.
Bu arada saat
ilerliyor. Saat kolumda ilerliyor. Zaman, sürekli dönüp duran bir aletle
sınırlı kalıyor. Ben tüm olanların dışındayım.
Bir
yerlerden bir yerlere belli amaçlar doğrultusunda gidip geliyorum sürekli,
insanlarla iletişime geçiyor ve gereksiz iletişimin yorgunluğunu duyumsuyorum.
Gereklilik kime göre, neye göre? Anlayamıyorum.
Bu aralar
çevremde insanlar çatışıyor, insanlar yaralanıyor ve hatta ölüyorlar. Sorsam
onlar da bir amaç için bunları yaptıklarını söyleyecekler. Fakat eminim ki
kimse amacının gereksizliğinin farkında değil. Amaçları gereksiz olduğu gibi
varlıkları da gereksiz. İnsan, varlığını anlamlandıramadığı sürece gereksizdir.
Ölümü çokça düşünür
oldum ve intiharın kurtuluş olduğunu sananlara bir de müjdem var: Öldüğünüz
üzere dirileceğiniz için eğer kendinizi asarak öldürdüyseniz; boynunuzu sıkan
bir ipin acısıyla, başınıza silah sıktıysanız; kurşunun beyninize girdiğinde
duyulan anlık acının sürekli olanıyla, yüksek bir yerden atladıysanız; yere
çarpma anınızdaki tüm kemiklerinizin parçalanma sızısıyla binlerce yıl
geçireceksiniz. Ve intihar etme sebebiniz yanı başınızda olacak. İntihar
kurtuluş değil, şikayet ettiğin acıyı binlerce kat artırmaktır.
Yapmam
gereken tek şey sabırla ölümü beklemek. Bu anlamda geç kalan sevgiliyi otobüs
durağında sabırsızlıkla bekleyen bir gençten farkım yok.
Ben cümle
içindeki dolaylı tümlecim. Özneyle birlikte yükleme “nereye, nerede, nereden,
kime, kimde, kimden” sorularını sorarsanız beni bulursunuz. Özne veya yüklem
olanlara bir sözüm yok. Ne de olsa bu bir tercih değil, kural meselesidir. Yani
ki bir dolaylı tümleç, ben artık özne olmak istiyorum diye bas bas bağırsa da
olamaz. O, dolaylı tümleç olarak gelmiştir ve öyle de gidecektir.
Mustafa ÇOLAK
edebifikir
2 yorum:
Gereksiz bir yazı'lı başlıkları daha dikkatli okuyayım artık, ehemmiyeti olan cümleler buldum çünkü.
İntihar kısmı güzelmiş, şuan intihar ediyor olsam caydırabilirdi ^.^
İnsan kimse ve dünyadaki konumu neyse bu kendi kıyametine kadar aynen öyle devam edecek elbet. Sorgulamak farkındalığı getirir, farkındalık güzel şeydir. :)
Kirilacak kadehiniz var (:
Yorum Gönder