22 Mayıs 2012 Salı

BİZMUTUN SİMGESİ


Sabaha kadar durmadan değil, dura dura yazacağım. Ara ara molalar vererek. Dünya değiştirerek yani. Kopuk kopuk, parça parça… Yazarken her duraksama, dünyalar arası geçiştir benim için. Oradan oraya zıplarım dağ keçileri gibi. Fakat yeşillikler her zaman yeşil olmaz bu zamanlarda. Görmek istediğim gibi görür ya da işime geldiği gibi anımsarım.

Sessizlik güzel gelmişti bugüne kadar bana, sessizlikte ölüm kokusu vardı. Oysa yaşam, göz kırpıyor kocaman gözleriyle ve ben ben değilim nicedir. Büyük bir yapıt yaratmaktan daha sevimli görünüyor olsa gerek güzel bir yaşamı elde etmeyi başarabilmiş olmak. Ya da başarmaya kalkışmak.

Yaşamak mı yazmak mı? Yaşayamadığımın farkına vardığımı sanmıştım. Aksine yazamıyormuşum. Ya da bu da bir halusinasyon. Belki hem yazamıyor hem de yaşayamıyorumdur. Zaman gösterecek. Hayır, zamana göstereceğim. Zaman geçirme merâsimindeyim. Evet merâsim. Gösteriş, şatafat hat safhada. Kendi kendine ve usulca neden zaman geçiremez insanoğlu da yazı yazar?

Sabaha kadar yazacağım dedim ya siz şimdi gece sanıyorsunuz. Oysa şu an gece değil, güneş tam tepede fakat ben gece sanıyorum. Neden mi? İyi yazılar geceleri yazılır diye kazınmış beynime. Bir aldatmaca daha! Gece insanın yüreğindeyse iyi yazı günün her saatinde yazılır.

Ben bir dağ keçisiyim. Sıçrayışlarımı mazur görün… Yaradılışım gereği yapıyorum bunu, inanın suçum yok. Kırmızı ve yeşillerle kaplı bir dünya düşünün ki araya küçük bir mavi sıkışmış. Koca bir alan yeşil ve koca bir alan kırmızıyken aralarında küçücük bir nokta mavi… Hangi renk daha çok dikkat çeker?

Anlatmak için soyutlaştırmak lazım. Görüneni görünmeyenle, olanı olmayanla anlatmak hep daha açıklayıcı olur. Öyleyse anlamak için de soyutlanmak lazım. Soyut… Ne güzel kelime…

Bizmutun simgesini sormaktan usanmadı bulmacalar yıllar yılı. Simgeler bu kadar önemli demek ki.

İnsanın simgesini bilen var mı? Neye bakınca insanı anlarız?

Mustafa Çolak

Hiç yorum yok: