Sen var ya, sen kazanamazsın güzelim. Kazanmak, hırs sahibi
olmayı gerektirir. Aklına gelen her çareye azimle başvurduğun halde elin boş
dönersin bazen. Yapılabilecek her şeyi en güzel şekilde hesap ettiğin ve yapılması
en doğru olanı yapmak için deli gibi koşturduğun halde yine de olmamıştır. Ve
bunu daha önce de çok yaşamışsındır. Hatta tüm hayatının bu şekilde başarısız
örümcek ağlarıyla örüldüğünü fark etmişsindir. Yuvanın dağılması an
meselesidir.
Sen kazanamazsın. Çünkü hırslanmak senin için gereksizdir. Fındığın
içine ulaşmak için kullanması gereken ön dişleri çürüyen sincap gibisindir.
Artık hiçbir şeye tutkuyla bağlanamıyor, dolayısıyla uzun vadeli sabır
gerektiren işlerin altına giremiyorsun.
Hangi yola girsen çıkmaz sokak olduğunu görmüş, hangi dala
tutunmaya kalksan kırılmıştır. Bu yüzden “tutunamayanlar” deyince kendinden bir
şeyler bulduğunu hissediyorsundur.
Sık sık nereye gideceğini bile hesaplamadan kendini dışarı
atıyor, aval aval etrafına bakınarak amaçsızca yürüyorsun. Üzerine yazılanların
aptalca olduğu anlaşılıp buruşturularak atılmak üzere olan bir kağıttan farksız
olduğunu düşünüyorsun.
Arkadaşlarının senden kaçtığını veya seni anlamadığını
hissediyor, yalnızlaştıkça yalnızlaşıyorsun. Aynaya baktığında kendini parçalanmış
mandalina kabukları gibi görmen de bundan.
Etrafındakiler bir şekilde tercihlerini yapıp çok da güzel
tutunarak tırmanışlarını sürdürürken sen olduğun yerden onlara bakarsın. İlk
başlarda özenip birkaç kez daha tutunmaya çabalar, nihayetinde bunun bir kader
olduğunu ve eğip başını usul usul yürümen gerektiğini anlarsın. Anlarsın da
nereye doğru yürümelisindir? Senin bir yolun yoktur ki! İşte en zor olan bu
noktadan sonrasıdır. Başını eğdiğin halde nereye doğru yürümen gerektiğini
bilememen…
Ve meşhur hareket: Çekip gitmek! Dinle beni. Çok çekici gelir
bu söz. Evet, kesinlikle çekip gitmelisindir buralardan, başka çaresi yoktur.
Ne de olsa her bunalımın sonu çekip gitmeyle biter. O da başarabilene… Hâlbuki
bu gidiş, yeni bunalımlara gebedir. Gittikçe bunalımların artacak, arttıkça
acıların çoğalacaktır. Öyleyse?
Hayat başlı başına çılgınlık, ölümü seçmekse delilik… Arada
durup idare etmek de imkânsızlaşmışken ne yapmalı? Ölümden öncesi ve sonrasını
düşünerek her ikisini de idare edip götürebilenlerin imrenilesi insanlar
olduğunu kabul etmelisin.
Dünya veya ötesinden, birini garantilemek isteyen kişi,
genellikle diğerini boşlar. Dervişlerin dünya hayatında pek saygın olmamaları, saygın
kişilerin ise manadan uzak, derinliksiz adam olması bundandır.
Hem bu yaşamda saygıyı hak eden hem de yaşam sonrasında
saygınlığı hak edenler… Orta yollu olmak büyük marifet! İşte eli öpülesi gerçek
insanlar. Bunalımdan alınlarının akıyla çıkanlar.
Çık bunalımlarından alnının akıyla. Durma.
Tutunamıyorsan, tutunamayışına tutun ve çık artık. Ya da
kaybet.
Seç.
Seç.
Mustafa Çolak