Her şeyi, akıl ve kalp dâhil tam manasıyla her şeyi bir anda
bırakıp uzaklara gitmek ne çekici bir söz! Ömrü boyunca özgürlüğü düşlemiş bir
insanın, sevenlerine karşılık sevgi beslemek zorunda oluşuyla yüklendiği
sayısız ödevler zincirini aniden koparıp, sorumluluk denen yorucu duygudan
sonsuza dek azledilmek istemesi kadar normal bir şey olamaz.
Bu istek sadece hayalden ibarettir ve hayal olarak da kalması
gerekir. Kurduğun hayalleri gerçek hayata dökmeye kalkarsan hayalin, gerçeğin
g’sine varmadan yarı yolda ölecektir.
Düşünmeden ve planlamadan yaşamak istemenin sebebinin
tembellik, sonucunun ise sefalet olduğu açık. İnsan sefalete ne kadar da
düşkün! Ve düşünmeden yaşamayı isteyenlerin, genelde en çok düşünenler olması büyük
tezat değil mi?
Esaret yorucudur. Hücre cezalısı bir mahkum, koğuşunda
hiçbir iş yapmadan oturuyorsa da otuz senenin sonunda, özgür olup taş taşıyan
hamaldan çok daha yorgun olacaktır. Başkalarının duygularıyla kaçınılmaz
ilişkiler yumağı halinde kuşatılmış duygularımızın da zamanla yorgunluk duyması
ve uzaklara kaçma isteği bundandır.
Yoğun hayat insana şunları söyletiyor: “Tüm işler çıkmaza
girdi. İlerlemiyor.” İlerlemiyorsa durduğun yerde yapılacak işleri analiz et
fakat yapma. Sadece izle. Hiçbir işe elini sürmesen de kıyamet kopmadığını
göreceksin. Aslında hayatın ilerlemesi, bir yanılsamadan ibaret. Zaman
ilerlemez, hiçbir şey ilerlemez. Saat durduğu yerde sadece döner. Dünya döner,
gezegenler döner. Bir yerden bir yere gitmezler. İşte geldik gidiyoruz diye bir
şey yok. Çünkü bir yere gittiğimiz yok. Sadece dönüyoruz ve dairemizi
tamamlamakla mükellefiz, tıpkı her şey gibi. Dairenin sonunda başladığım
noktaya geri döneceğim gün, kıyamet günümdür. Bu kadar.
Yorucu bir günün sonunda yazı yazmak için oturduğumda
içimden gelen cümleler işte bunlardan ibaret. Zaten ne zaman yazmaya
niyetlensem başladığım her konunun sonu, bu hayatın saçmalığı ve ölümün tüm
ihtişamıyla var olduğunu söylemem ile noktalanıyor. Ölümün gerçek olduğu bir
dünyada daha farklı bir mevzudan nasıl bahsedebilirim ki?
Öyleyse dinle beni: Hayattan zevk almak günahtır.
Mustafa
Çolak
edebifikir